31 Ekim 2009 Cumartesi

Yasemin "Anne" diyor...

Yasemin herşeye "Dededede" diyor, "gel, dede, güle güle......."
Ama son birkaç gündür "Anne" diyor:)) Arkamdan bana sesleniyor:)) Canım kızımmmm:)))

Yasemin'in Pandofu...


Kış geldi, havalar soğudu, Yasemin emekliyor, sıralıyor, yani hep yerlerde.

Kaloriferlerimiz dün akşam yanmaya başladı, ama evimizin zemini taş olduğu için soğuk oluyor. Kızım hastalıktan yeni kurtuldu. Tekrarlamasından çok korkuyorum.Ne zamandır pandof almak istiyorum, fakat istediğim gibi birşey birtürlü bulamıyordum.

Dün annanesiyle dedesi Eminönü'ne gitmişti. Onlar da orda bulamayınca Emel Teyzesi Ankara'dan devreye girdi. Malum "Tecrübeli Anne":) Defnoş'a aldığı pandoflardan bir çift de küçük kuzuma alıp göndermiş. Dakka 1, Gol 1! Üzerindeki köpeğin papyonunu kopardı...Çok şükür sonunda kuzumun ayakları sıcacık olacak:)

28 Ekim 2009 Çarşamba

Yasemincik hasta ol(muş)tu....







Cumartesi annemleri gezdirelim dedik, gitmişken ev de bakarız diye Fenerbahçe'ye gittik. Annemler Yasemin'i Orduevi'nde oyaladılar. Biz de Erkan'la Asya Emlak'la görüşmeye gittik. Bir kaç ev gördük. Balık ekmek yedik. Yasemin parkta oynadı. Bissürü bissürü gündüz uykusu uyudu. Sanırım olan burada oldu!



Pazar günü de 212 AVM'e gittik. Giderken yolda yine uyudu Yasemin. 212 oldukça kalabalık ve uğultulu bir yer. Pek hoşlandığımı söyleyemeyeceğim. Oraya vardığımızda Yasemin'in ateşlendiğini farkettik. Yaklaşık 1 saat kadar oyalanıp eve döndük. Hemen Calpol verdim. Ama hiç etki etmedi. Ateşi 37.8'di ve hiç düşmedi. Akşam 6'da ateşi 38.4'e çıkınca hemen International Hospital'ın aciline gittik. Domuz gribi salgını sebebiyle herkes maskeliydi. Korkmadım desem yalan olur. Ateşini ölçtüler:38. Boğazının kızardığını gördü doktor. "Akut Faranjit". AUGMENTIN-BID Forte , Zinco verdi. Calpol'e devam... Eğer ateşi düşmezse Pedifen verilecek. Eve geldik saat 7. Canan'lar Bursa'ya dönmeden uğradılar bu arada. Erdem kocaman olmuş. Çiğdem yine dünya tatlısı. Yasemin alev alev. Gece yanımızda yatırdık. Soydum, üzerinde sadece bi body. Sabaha kadar sık sık uyandı. Bana sarılıp uyudu. Elim hep sırtında. Ama ateşi bir türlü düşmüyor. 2:30'da bi daha Calpol verdim. 4'te kalktım, hala ateşi var. Pedifen verdim. Ateşini ölçtük 36.8. Çok şükür düşüyor. Sabah 6:30'da ateşi düşmüştü. Kahvaltı yapmak istemedi. Zorlamadım. 10'da uyudu, 11:30'a kadar. Çok şükür iyileşti derken, ağlayarak uyandı. İki saat boyunca dinlene dinlene ağladı. Çünkü boğazı çok acıyordu, yutkunamıyordu. Tükürüğünü nile yutmaya çalıştıkça canı acıyor, içini çeke çeke ağlıyrdu. Ablamı aradım, bir eczaneye özel bir karışım hazırlatıyorlarmış. İçinde anestezi de kullanılan Novacain var, boğazı uyuşturup acısını dindiriryormuş. Ölçüsü şu: 30 gram gliserine, 0.3 gram Novacain. Düştüm yollara. Yeşilköy'de eczane eczane dolaşmaya başladım ilacı yaptırmak için. Fakat hiçbir yerde Novacain yok! Bir eczane tamam dedi, gelin 2:30'da alın. Saat 13:00. Eve döndüm. Bir telefon, eczacı arıyor:"Kusura bakmayın, Novacain bulamıyorum!" Erkan Kartal-Pendik civarındaki eczanelere sorayım dedi. Ben de gazeteyi açtım, nöbetçi eczanelerin listesini... Bakırköy'dekileri sırayla aramaya başladım. Biri tamam yaparım dedi. Babamla gittik. Bakırköy metro durağının karşısında: Demirkan Eczanesi. Eve geldiğimizde saat 4'tü. Kuzum sakinleşmiş. Çok gaz çıkarmış ve ishal olmuş ve üç gündür hala ishal! Dün sabah yine kahvaltısını istemedi, biraz zorladım, kustu:( Bugün iştahı nispeten daha iyi. Antibiyotik alerji yaptı. İshal bunun sonucu. Bacakları da kırmızı beneklerle dolu:( Popişi pişik oldu! Dr.Şeyma Hanımı aradım. Kesin antibiyotiği dedi, ama olan oldu... Keyfi yerinde artık çok şükür. Canım kızım seni çok seviyorum. Ne olur bi daha hasta olma:((

İzmir'den annane ve dedesi geldi...Yasemin emekliyooor:)




22 Ekim'de annemler geldi. Bütün günü hazırlıkla geçirdim. Yasemin kuzum biraz yalnız takılmak zorunda kaldı:( Akşam 7:30 itibariyle misafirlerimiz geldiler. Kuzum başta yadırgadı. E nerdeyse 2,5 aydır görmedi onları. Hoş geçen hafta gördüğü Mehmet dedesini de bir hafta sonra yabancılayabiliyor. Başkalarını yabancılaması, onlara mesafeli durması beni hem biraz üzüyor, hem de hoşuma gidiyor. Herkesin kucağına gitmesin öyle! Devir kötü! Ama öyle yabani de olmasın. Dikkatimi çeken bir şey daha var: Yasemin çoğunlukla erkekleri yabancılıyor. Evet yabancıladı başta, ama 15-20 dakika içinde alışıverdi.


Yasemin yeni yeni şeyler öğrendi. "Çevrim çevrim bahçecik" oynuyor, müzik çalınca eliyle nay nay yapıyor...."Tel sarar", "güle güle", "gel pisi pisi", "gel gel"e devam... Bir de önemli bir gelişme: Yasemin yaklaşık bir aydır sıralıyor, ben de onun artık emeklemeden yürüyeceğine kanaat getirmiştim ki, kuzum emeklemeye başladı:)) Böylece istediği yere gidebiliyor, artık evimiz eskisi kadar güvenli değil. Neyse ki salonumuzda köşeli fazla eşyamız yok! Ama yine de güvenlik önlemlerini arttırmalıyız!


Babamız çok yoğun bir şekilde araba koltuğu araştırması yapıyor. Maxi-Cosi ile Chicco arasında kaldık. En iyisi Römer-Britax, ama fiyatı biraz daha yüksek. Haşim İşcan'a bakmalı!

16 Ekim 2009 Cuma

Nil göndermiş, çok hoşuma gitti...


ANNE KİMDİR / NEDİR?

Bir erkek çocuğun kaleminden çıkmış bu kadar olur yani, tam tarif !!! ANNE, dünyada karşılık beklemeden börek yapan 'tek ' insandır. Karşılıksız sevginin ete kemiğe bürünmüş halidir! Ne kadar üzsen de 10 Dakika sonra seni affeden zarif bir memeli türüdür, yağlı bile olsa tiksinmeden saçını okşayan, kucağına yatıran, öpüp koklayan tek varlıktır, meleğin süt verebilenidir. Yarasın diye muhallebinin içineciğer katarak çocuğuna yediren manyaklık derecesinde yaratıcıdır. Yemek yemeyen çocuğun dikkatini çekmek için elindeki tencere ve tavalarla maymunluk yapabilen kişidir, kafayı çocuklarıyla bozmuş, göbek bağı kopsa da yürek bağı asla kopmayan, sevgi dolu fedakar insan dişisidir, bulaşık, ütü, vb. yaparken bile otomatik olarak çene çalan, kendi kendine konuşan, kadın dırdırı denen mereti erkeklere daha küçükten belletendir . Yemek uzmanı, düzen insanı, bilgili, kültürlü her şeyi bilen şahsiyettir,yavrularını yol tarafından değil, kaldırım tarafından yürütendir, dizi dizi incidir lakin gerektiğinde laf sokma dalında da birincidir, sevgiliden ayrılma haberi verildiğinde, 'amaaan ben sana daha güzelini bulurum' diyebilen komik bir karakterdir. 'Oğlum aradım yoktun. Ben de mesaj atayım dedim sana. Gelince ara beni emi aslan evladım. Kara börülcem >benim öptüm annen , şeklinde mesajlar atabilen, teknolojiyi ısrarla reddeden, kabullenemeyen, kafasına göre yorumlayan bilişim düşmanıdır *** AMA ... AMA dünyanın en güzel kucağına sahip, en güzelkokan, harikulade bir varlıktır , olmadık yerlerde iyi ki doğurmuşum ulenseni!' diyen ve benim hatırıma benimle Freddy Mercury dinleyen bir sabırağacıdır, evlatlarını asla ayırmayan, aynı zamanda birbirinden koruyangüç abidesidir evde bir yere uzandığınız an orada temizlik yapacağı tutan,temizlik konusunda kayışı kopardığından temizlikçi gelecek diye evitemizleyen balans ayarı kaçmış temizli k kaynağıdır, mutfakta yaşayan, evde herkesi idare eden bir tür canlıdır. Sevginin güçlerini birleştirdiği sonsuz bakiredir !! Oğlunun damat - kızının gelin olduğunu görünce, çocuğu mezun olunca, çocuğu gol atınca, çocuğu hasta olunca, çocuğu askere gidince, asmalı kabağı seyredince, dolar yükselince velhasıl buna benzer bissürü şeye ağlayabilen, bu mesajı okurken duygulanıp gözleri dolabilen, ağlamaya meyilli bir yapısı olan duygu pınarıdır, son kiiii üç dört; uzakta dursa da yakın hissedilen, canı hep istenen, aslavazgeçilmeyen, dizinin dibinde olmak istenen, evlatların varlığını varlığına armağan edebileceği, ıslak - kuru ama heeeep duygulu en önemlisi; kıçı başı oynamayan tek kadın modelidir.

Ne güzel anlatmış değil mi?

Gitmeye dair...

İki ay önce yeni komşularımız taşındılar. Karşı dairemize dünyalar tatlısı Hakan bebek geldi. Hakan, Yasemin'den tam 1 ay küçük (2 şubat doğumlu). Dünyalar tatlısı,bitirim bi delikanlı:) Yada annesinin tanımlamasıyla "Yer Elması" :) Anneler olarak biz de çok iyi anlaştık. Üst katımıza da bir küçük hanfendi geldi. "Beray" bebek, Yasemin'le Hakan'ın ablası, 13 aylık. Masmavi gözlü bir prenses. Tam Yasemin'e göre oyun arkadaşları, birlikte büyüyeceklerdi ne güzel...Uffffff...Tam kafama göre de bir komşum olmuştu, Allahım ne şans! Taşınma işimiz çıktı. Şu rutubetli evden taşınacağımız için sevinirken, kızımın ilk arkadaşlarıyla bu kadar kısa süre birlikte olabileceği için çok üzülüyorum:( Önce Cananlar gitti. Ne planlar yapmıştık. Bebeklerimiz birlikte büyüyeceklerdi. Ama hayatta bazı şeyler planlandığı gibi olmuyor. Önce onlar gittiler, şimdi de sıra biz de. Umarım yeni evimizde de güzel komşularımız olur, kızımın cici arkadaşları olur... Bunu ümit etmekten başka çarem yok! Yeni evimize, yeni hayatımıza ALIŞMAKTAN başka çaremiz yok. Yeşilköy hep hayatımın en özel günlerinin geçtiği yer olarak hatıralarımda yerini alacak... Harp Okulunda yaşadıklarımın beni daha da olgunlaştırdığına inanıyorum. Burada görev yapmak ayrıcalığını yaşadığım için de çok mutluyum. Umarım yeni görev yerimde de herşey çok güzel olur. "Görev yerim" diyorum, çünkü iş hayatı ev hayatını ister istemez etkiliyor. Umarım yeni evimizde kızım da çok mutlu olur... Zaten hayatta herşeyin odağında artık Yasemin yok mu? Alacağımız evi seçerken, alım kriterlerimizi hep o belirliyor. Okula yakın mı, parka yakın mı, apartman komşuları kimler,v.s....
Herşey çok güzel olsun Allahım lütfen... Bugünümüzü aratma!

15 Ekim 2009 Perşembe

Life goes on...


*Yasemin 10 kiloyu geçti sanırım. Ama son birkaç gündür iştahı kapalı. Bayıla bayıla yediği sebze yemeklerini, yoğurdunu yemiyor. Baby TV'deki "Happy Birthday" şarkısında bile ağzını kitliyor_ki bu şarkıda hipnotize olur, happırı huppuru ne versem yerdi. Üzerine gitmiyorum, inşallah eski performansına geri döner...

*Önceki haftalarda cevizin alerji yaptığını keşfetmiştim. Üç haftalık aradan sonra dün kahvaltısına yarım ceviz ekledim. Üzerinden 36 saat geçti, herhangi bir kızarıklık yok:)

*İyice akıllı bişey oldu bu tontiş. Çıkardığım sesleri taklit ediyor. Ben kahkahayla gülüyorum, o da aynı şekilde gülüyor:) Dilimi çıkarıp "büüüü" diyorum, o da yapmaya çalışıyor:)

*Yasemin'le iki gündür AVM geziyoruz. Geziyoruz dediysem süreye dikkat ettim, kızımın AVM'de gezme süresi 1,5 saat! Süre doldu mu basıyor yaygarayı. Nasıl zaptedeceğimi şaşırıyorum!
*Yasemin'e yeni bir arkadaş geldi. Cihan&Fatoş'un kuzusu "Berensu" 11 Ekim Pazar günü dünyaya geldi:)) Allah sağlıklı ve mutlu bir ömür versin...

*Bakırköy Belediyesi "Bebeğimin İlk Yılları" diye bi albüm göndermiş. İçinde de Belediye Başkanımız Ateş Ünal Erzen'in bir tebrik notu var. İçine bebeğin doğumundan önce neler hissettiğimi, ilk misafirleri, ilk sözcüğü, ay ay gelişimini v.s. yazabilecek bir albüm. Keşke bunu daha önce gönderselermiş. Hoş,ben bu blogla Yasemin'in gelişimini burada saklıyorum. Biraz geç başladım ama, ilk aylarında da bir günlük tutmuştum. Hamileyken de yazdığım birkaç sayfalık güncem var. Bu albüm Yasemin'in kardeşinin ilk hediyesi oldu galiba:)

11 Ekim 2009 Pazar

Dört dişli canavarım benim...

Evet, beklenen oldu...Dördüncü küçük pirinç tanesi çıktı. İtiraf etmeliyim ki, üst dişler alttakiler kadar sevimli değiller. Üçüncü dişi (üst ön sağ) bir haftada kazma kadar oldu. Yandaki fotoğrafa zoom yaparsanız, üst dişini görebilirsiniz.

Kuzuya diş fırçası almalı. Oral B'nin bebekler için diş fırçası ve macunu var. En kısa sürede edinmeli. Alana kadar, temiz bir tülbentle arada bir dişlerini temizlemekte fayda var.

Diş demişken, dün kuzen Doruk'un da ilk dişi çıktı. Aramıza hoşgeldin Doruk diyoruz:)

Kuzum son bir haftada ayakta durma becerisini epeyce geliştirdi. Yavaş yavaş sıralıyor da:) Ama garantici kızım benim. Koltuğa tutunup ayağa kalkıyor, sonra dizlerini kırarak çömeliyor ve hooooop yerde... Sonra tekrar koltuğa tutunup kalkıyor... Ağırlık merkezini öne verdiğinde yumuşak iniş yapabildiğini öğrendi. O yüzden artık eskisi kadar çok düşmüyor.

Havalar oldukça sıcak, biz de bu yazdan kalma günlerin tadını çıkarıyoruz, hergün dışarı çıkıyoruz. Çocuk Parkına gidiyoruz Yasemin'le. Parktaki çocuklara bakarken yemeğini güzel ve kolayca yiyor. Sonra da salıncakta sallanıyor:) Daha doğrusu salıncakta oturuyor. Ben de başka annelerle tanışıyor, ayaküstü sohbet ediyorum. Kaydıraktan kaydırdım, pek anlamadı. Sallanan yunus var parkta. Ona oturttum, eh! Salıncaktan daha keyiflisi yok onun için.

5 Ekim 2009 Pazartesi

Üç dişli canavarım benim...


27 Eylül: Yasemin'in halasına gittik. Keyifli bir gün geçirdik. Akşama babannesiyle dedesi de Afyon'dan dönüp bize katılınca,keyfimiz katlandı:)
Alerjisinin kaynağı ceviz sanırım. Bir kaç gün cevizi kesince allerjisi de yokoldu. Yaşasın!

30 Eylül: Yasemin'in 3. dişi çıktı:) Üst ön sağ dişi. (İlk dişi 25 Haziran 'da çıkmıştı, ikincisi 10 Temmuz'da)

1 Ekim: Yerde otururken tutunup ayağa kalkabiliyor:)

3-4 Ekim: Bu iki günü babannesi ve dedesiyle geçirdi. Biz babasıyla ev aradık, arıyoruz. Yasemin onlara çıldırıyor. "Deddededee...":)))

5 Ekim: 4. dişinin eli kulağında. Canım yavrum neyle kaşıyacağını şaşırıyor dişlerini. Haftasonu pek uyumamıştı. Özellikle gündüz uykuları çok kısaydı. Bugün acısını çıkarıp toplam 4 saat uyudu!!! Tahminim o ki, yarın 4. dişi gelirr...o derece yakın yani....